John Boyega'nın başrolünde yer aldığı devam filmi Pasifik Savaşı: İsyan, dünyayı yıkıma uğratan canavarlara karşı mücadeleyi sürdüren Jaeger pilotu Jake'in hikâyesini anlatıyor. John Boyega, korkunç "Kaiju"ya karşı insanlığı kurtarmak için hayatını veren efsanevi bir babanın oğlunu, bir zamanlar umut vaat eden bir Jaeger pilotu olan asi Jake Pentecost karakterini canlandırıyor. Jake, eğitimini bırakıp yeraltı suç dünyasına girmiştir. Ancak, durdurulması zor bir tehdit şehirleri yıkıp dünyaya diz çöktürürken, savaşın gölgesinde yetişmiş, cesur bir pilot nesline liderlik eden ve yıllardır ayrı düştüğü kız kardeşi Mako Mori (Rinko Kikuchi) Jake'e babasının mirasına layık bir şekilde yaşaması için son bir şans verecektir. Yenik düşenler için adalet ararken tek umutları yok edici güçlere karşı dünya çapındaki bir isyanda bir araya gelmektir.

1970li yıllarda bir grup bilim insanı ve asker, Amerikan hükümetinin desteklediği bir keşif gezisi için Pasifikte insan eli değmemiş, efsanevi bir adaya çıkar. Bu cennet gibi adada devasa bir yaratığın bölgesine girdiklerini ise çok geç fark edeceklerdir. Keşif görevleri hayatta kalma savaşına dönüşürken, insanoğlunun ait olmadığı bu ilkel cennette hayatta kalmaya çalışacaklardır.

Genç Pinokyo, dahi yaratıcısı Jepettodan, Tibalt atı eşliğinde dünyayı görmek için kaçar ve dolandırıcı Modjafocco tarafından yönetilen gezici sirke katılır.

Raphael lisedeyken yazdığı bir roman ile birden bire ünlenen bir gençtir. Ancak ünün getirdiği meşguliyet ile en başından beri onunla olan sevgilisi Olivia’yı boşlar. Ve en sonunda çok kötü bir kavga ederler. Sabah Raphael uyanır ve bir kabusta gibidir. Şanı şöhreti hiçbir şeyi yoktur ve karısı kendisini tanımamaktadır bile. Sanki her şeyin tersine döndüğü bir paralel evrendedir. Bu evrende karısı ünlü bir piyano sanatçısıdır. Raphael hatasını anlasada eski hayatına dönmesi o kadar kolay olmayacaktır!

Sevgilisiyle birlikte aşırı dozda uyuşturucu yüzünden ölen Mirta, yalnız başına dirilir ve hiç bilmediği şiddet dolu bir dünyanın bir parçası olduğunu keşfeder.

Ksyusha sekiz yaşında küçük bir kızdır. Şu ana kadar yaşadığı hayatın tamamını yetimhanede geçirmiştir. Bu yüzden de gerçek anne ve babasına dair hiçbir şey bilmiyordur. Tek bildiği gerçek yetimhanede yaşadığı hayattır. Bir gün Ksyusha’nın hayatına iki kişi girer; Andrei ve Olga. Andrei ve Olga, Ksyusha’yı öz kızları gibi severler. Ksyusha’da onları çok sever. Sonunda ailesini bulmuştur Ksyusha. Küçük kız yeni ailesinin yanına taşınır ve burada bambaşka ve yep yeni bir hayata başlar.

Elric kardeşler şimdiye kadarki en zorlu rakipleriyle tanışıyorlar: alnında büyük bir yara izi olan yalnız bir seri katil.

Mandibules, dev bir sinek bulan iki arkadaşın hikayesini konu ediyor. İki yakın arkadaş, arabalarının bagajında daha önce hiç görmedikleri bir şey bulur. Bagajlarında dev bir sinek vardır. Gördükleri şey karşısında önce korkan ikili, daha sonra bunu bir fırsata çevirmeye karar verir. Dev sineği evcilleştirmeyi planlayan arkadaşlar, bu sayede bolca para kazanacaklarını düşünür.

Hobbit film serisi J.R.R. Tolkien'in aynı adlı romanından uyarlanmıştır. Seri, Hobbit: Beklenmedik Yolculuk, Hobbit: Smaug'un Çorak Toprakları ve Hobbit: Beş Ordunun Savaşı olmak üzere üç film içermektedir. Seri, Orta Dünya'da geçen fantastik bir macerayı konu almaktadır.

Wonder Woman’ın devamı niteliğinde çekilen film, 1984 yılında geçmektedir. Diana Prince, bu kez iki yeni düşmanla karşı karşıyadır: Bir Tanrı’nın elinden çıkma nesnenin gücünü kendi çıkarı için kullanmaya çalışan varlıklı iş insanı Max Lord ve yaşadığı bir trajediden sonra kötü kadın haline gelen Barbara Minerva, nam-ı diğer Cheetah.

Filmler, film seyri boyunca gözüken aile ile diğer seyircilerin birkaç üyesini izleyen, korkutan ve nihayetinde öldüren bir iblisin peşinde koştuğu bir aileyi konu edinmektedir

Gizli dedektif John Constantine, kimsenin kaçamayacağı gizli bir alan olan Gizem Evi'nde kapana kısıldı.

Peri masallarının büyüleyici dünyasında mutlu bir şekilde yaşayan güzel prenses Giselle, kötü ruhlu kraliçenin gazabına uğrar. Aniden içine düştüğü yeni ve zorlu çevresinde hiçbir şeyin peri masallarındaki "sonsuza kadar mutluluk"kavramına uygun işlemediğini görünce şok olur. Hikaye kitaplarındaki tarzdaki bir romantizm, acaba gerçek dünyada varlığını koruyabilecek midir?

Bir hırsızlık olayında ağabeyi ölen yarı felçli Jake Sully, Pandora adındaki uzak bir gezegende görevinin başına geçmeye karar verir. Bu yerde Na’vi adında giderek tükenmekte olan bir halk yaşamaktadır. Askeri bir şirket, söz konusu yeri ve oradaki kaynakları mercek altına almak üzere Avatar adında bir program oluşturmuştur. Bu program insanları kısmen insan kısmen de Na’vi haline büründürerek misyon amaçlı Pandora’ya göndermektedir. Bu sisteme gönüllü dahil olan Botanist Dr. Grace Augustine ve Jake Sully için başka bir yaşam var olacaktır. Sully, Pandora’ya geçtiği anda felçli bedeni değişime uğrayarak işlevsel hale gelir. Bu sırada Na’vi halkından Prenses Neytiri ile karşı karşıya gelen Jake, ansızın bir farkındalık yaşar ve bir araştırma misyonu ile gönderildiği bu gezegeni, kendi dünyalısından korumaya karar verir.

Film, antik büyülü dünyayı modern kurumsal uygulamalarla bozmak isteyen bir CEOnun ve alışılmadık çalışanların olduğu gizemli bir Londra firmasında işe başlayan Paul Carpenterın hikayesini konu ediyor. Yeni bir işe başlayacağı için oldukça stresli olan Paul, ofise geldiğinde karşılaşacağı sorunlardan bihaberdir.

Meksikalı bir gazeteci olan Cristina, büyücülük ve şifacılıkla ilgili bir hikayeyi araştırmak için Veracruz’a gider. Ancak burada kendisini beklenmedik durumların içinde bulur. Cristina, şeytan tarafından ele geçirildiğini ve şeytan çıkarılması gerektiğini iddia eden bir grup tarafından kaçırılır. İçine düştüğü bu kabustan kurtulmaya çalışan Cristina bir süre sonra onu kaçıranların haklı olabileceğine inanmaya başlar.

Başı talihsiz olaylardan kurtulamayan Abbasa annesini bulmak isteyen bir şans meleği gönderilir.Yunus Bülbülün başrolde olduğu yapım, ünlü Bücür Cadı dizisinden yola çıkıyor.

10. yüzyıl İzlanda’sında geçen ve İskandinav efsanelerinden uyarlanan film, babasını öldüren, annesini ise kaçıran amcasından intikam almaya kararlı olan bir Viking prensinin hikâyesini anlatıyor.

Uzak Asya'ya, barutu bulup Avrupa'ya götürebilmek amacıyla giden kervan önce bir çetenin, sonra da bilmedikleri bir canavarın saldırısına uğrayınca sadece William Garin ve Pero Tovar hayatta kalır. İkili daha sonra Çinli askerler tarafından yakalanır. Burada, karşılaştıkları canavarın "taotie" adlı çok güçlü ve aynı zamanda akıllı bir yaratığa ait olduğunu, her 60 yılda bir Çin Seddi'ne saldırdıklarını ve yakın zamanda gelmesi beklenen yeni bir saldırı için hazırlıklar yapıldığını öğrenirler. Canavarın bir elini kılıcıyla koparmayı başarmış William, hem savunma hattına yardımcı olmaya çalışacak, hem de buralara asıl gelme amacı olan barutu ele geçirme düşüncesini aklından çıkarmayacaktır.

19. yüzyıl Fransasında gizemli, doğaüstü bir tehlike küçük bir kasabayı tehdit etmektedir. Patolog John Mcbride, tehlikeyi incelemek için bölgeye gelir.

Paris'teki hayatından kaçan Otis ailesi, kırsalda bir şato satın alınca hayalet Eleanor Canterville ve uşağını da satın aldıklarından habersizdir.