Jon Hamm'in çalıntı bir sanat koleksiyonunu ararken bir cinayet davasında baş şüpheli konumuna düşen, tuhaf bir şekilde çekici ama bir o kadar da baş belası olan Acar Hafiye'yi oynadığı keyifli bir polisiye komedi. Masumiyetini kanıtlamanın tek yolu ne mi? Eksantrik sanat satıcısından ve kayıp bir playboy'dan çılgın bir komşuya ve Acar Hafiye'nin İtalyan kız arkadaşına kadar uzanan şüpheli listesinden kimin suçlu olduğunu öğrenmek. Aslına bakarsanız suç, hiç bu kadar düzensiz olmamıştı.

Hachi: A Dog’s Tale, Richard Gere’in canlandırdığı profesör Parker Wilson’ın, tren istasyonunda bulduğu Japon kökenli meşhur Akita inu cinsi köpeği evine almasıyla başlar. İlk önce eşinin sert tepkilerini gören profesörün köpekle aralarındaki bağ gün geçtikçe daha da sağlamlaşır. Kısa zamanda tüm aileye kendini sevdiren Hachi, Wilson ailesinin köpeği olur Profesörü işe giderken her gün tren istasyonuna kadar yolcu eder ve döneceği saatte her zaman yerinde olup onu bekleyen bir yol arkadaşı olur.

Dünyanın en iyi benzeti ressamı olan Ray Cutter, ünlü ressamların tablolarının birebir kopyalarını yapmaktadır ve son dönemde hapishanede zor zamanlar geçirmektedir. Hapishaneden bir an önce çıkabilmek için bir suç örgütüyle anlaşma yapar ve karşılığında neredeyse imkansız bir görevi yerine getirmesi gerekecektir. Buna göre Ray, ünlü ressam Claude Monet'nin bir tablosunun replikasını çizmek, tablonun orijinalini müzeden çalmak, sonrasında ise yerine replikasını koymak zorundadır. Ray Cutter oldukça zorlu bu planda babasından ve oğlundan yardım alarak hayatının görevine atılacaktır.

Mainein Allagash taşrasında avlanan emekli bir emektar, içi para dolu bir spor çantası olan ölü bir kadın bulur. Çok geçmeden kendini bir aldatma ve cinayet ağında bulur.

The Unholy, Meryem Ananın sözde ziyaretinden sonra hastaları açıklanamaz bir şekilde duyabilen, konuşabilen ve iyileştirebilen işitme engelli genç bir kız olan Alicei (Cricket Brown) izliyor. Haber yayılırken ve yakın ve uzaktaki insanlar onun mucizelerine tanık olmak için akın ederken, kariyerini yeniden canlandırmayı uman rezil bir gazeteci (Jeffrey Dean Morgan) araştırmak için küçük New England kasabasını ziyaret eder. Etrafta dehşet verici olaylar yaşanmaya başlayınca, bu fenomenlerin Meryem Ananın eseri mi yoksa çok daha uğursuz bir şey mi olduğunu sorgulamaya başlar.