2000 ft. yükseliğindeki radyo kulesinin tepesine çıkmaya hazırlanan Becky ve Hunter için gerilim dolu anlar başlamak üzeredir.

Gerçek bir olaydan esinlenilen filmde, bir ailenin başından geçenler anlatılmaktadır. Bir süre önce boşanmış olan basketbol koçu Clyde (Jeffrey Dean Morgan) ile takı tasarımı yapan Stephanie (Kyra Sedgwick) aralarında ufak çaplı sürtüşmeler yaşarlarken, kızları Emily (Natasha Calis) ve Hannah (Madison Davenport) ayrı yaşayan ebeveynleri yüzünden sıkıntı çekmektedirler. Küçük Emily babasını çok sevmektedir ve ailesinin tekrar bir araya gelmesini ümit etmektedir. Hafta sonunu birlikte geçirmek üzere, Clyde kızlarını yanına alır. Yolda karşılaştıkları, eski eşyaların satışının yapıldığı bir evde dururlar. Ev sahibi yaşlı bayan kısa süre önce trajik bir kaza geçirmiştir. Çeşitli antikaların olduğu satışta, Emily siyah, ahşap oymalı bir kutuyu gözüne kestirir. Kısa zaman sonra da kutuya olan ilgisi ve yakınlığı giderek artmaya başlar. Yanından ayırmayı hiç istemediği kutuya bir arkadaş edasıyla bağlanır. Bununla birlikte Emilynin davranışlarında da fark edilir bir değişme yaşanacaktır...

Avrupada birçok yeni evli çift, arkasında hep aynı izi bırakan cinayetlerle karşı karşıya kalıyordur. Kanonun kızı da balayı sırasında öldürülmüştür. Kanon da İskandinav bir gazetecinin yardımı ile olayı çözmeye çalışacaktır.

The Unholy, Meryem Ananın sözde ziyaretinden sonra hastaları açıklanamaz bir şekilde duyabilen, konuşabilen ve iyileştirebilen işitme engelli genç bir kız olan Alicei (Cricket Brown) izliyor. Haber yayılırken ve yakın ve uzaktaki insanlar onun mucizelerine tanık olmak için akın ederken, kariyerini yeniden canlandırmayı uman rezil bir gazeteci (Jeffrey Dean Morgan) araştırmak için küçük New England kasabasını ziyaret eder. Etrafta dehşet verici olaylar yaşanmaya başlayınca, bu fenomenlerin Meryem Ananın eseri mi yoksa çok daha uğursuz bir şey mi olduğunu sorgulamaya başlar.