Mars’a ilk insanlı görevin son gününde, Tantalus Base’in bir ekip üyesi inanılmaz bir keşif yaptığına inanır, bakteriyel hayatın fosilleşmiş kanıtı. Tüm ekibin bu keşiften nemalanmasını istemeyince, emirlere karşı gelir ve daha fazla numune toplamak için izinsiz bir keşfe çıkar. Ancak rutin bir kazı işi, gözenekli toprak çökünce felakete dönüşür ve kendisi derin bir çatlağa düşerek ölümün kıyısına gelir. Mahvolan iş arkadaşları bedenini iyileştirmeye çalışır. Ancak keşfettikleri yaşam formunun da henüz ölü olmadığından şüphelenmeye başlarlar. Grup ayrı düşmeye başlarken, tek umutları gemileri Aurora’nın gelmesinin yakın olmasıdır...

Sidney Prescott, güvenli bir şekilde korunarak inzivada yaşarken, korkunç Greensboro cinayetlerine dayanan filmin en son bölümü “Stab 3”ün Hollywood setinde cesetler etrafa doluşmaya başlar. Sürekli artan dehşet sonunda onu saklandığı yerden çıkardığında, Sidney ve Greensboro’dan kurtulan diğerleri, bir kez daha bir korku filmi karmaşasının sinsi oyunu içine çekilirler. Ancak tam da nasıl kurallara göre oynayacaklarını bildiklerini düşündükleri anda, bütün kuralların yıkıldığını fark ederler.

Sidney Prescott, üniversiteye gittiğinde, hayatını paramparça eden şok edici cinayetleri sonunda geride bıraktığını düşünüyordu. Taklitçi bir katil dizinin gerçek hayattaki devamını oynamaya başlayana kadar. Şimdi, tarih kendini ürkütücü bir şekilde tekrar ederken, hırslı haber muhabiri Gale Weathers, polis memuru Dewey ve diğer “Scream” kazazedeleri, kendilerini, kimsenin güvende ya da şüphe edilmeyenler arasında olmadığı, korkunç derecede zekice kurgulanmış bir hikayede mahzur kalmış bulurlar.

Küçük kasabalarında bir dizi gizemli ölüm yaşandıktan sonra, Sidney Prescott’ın önderliğindeki sıra dışı bir grup arkadaş, maskeli bir katilin hedefi haline gelir. Ceset sayısı artmaya başlayınca, Sidney ve arkadaşları kendilerini korku filmlerinin “kurallarını” düşünürken bulurlar, çünkü kendileri gerçek hayatta bir korku filmini yaşıyorlardır.

Film, “Amerikalı gazetecilere yazılmış bir aşk mektubu” olarak tanımlanıyor. Hayalî bir 20. yüzyıl Fransa şehrinden, “The French Dispatch” isimli kurgusal bir Amerikan dergisini merkezine alan film, dergi ekibinin elli yıl boyunca yaşadıklarına uzanıyor.

İki astronom, Dünyayı yok edecek bir kuyruklu yıldızın yaklaşmakta olduğu konusunda insanlığı uyarmak için bir medya turuna çıkar, ancak hiç kimse onları umursamaz.

Eski boksör Apollo Creedin evlilik dışı biri ilişkiden doğan çocuğu olan Donnie (Michael B. Jordan) annesinin ölümünün ardından Creedin dul eşi tarafından himaye altına alınır ve zengin bir ailede rahat bir şekilde büyür. Üvey annesinin himayesinde gayet iyi bir yaşama kavuşan Adonis, önündeki tüm iyi yaşam fırsatlarına rağmen tek bir arzu ile yanıp tutuşmaktadır; babası gibi boksör olmak! Kendini eğitmesi için babası Apollo Creedin hem rakibi hem de yakın dostu olan, boks hayatını çoktan geride bırakmış Rocky Balboa’yı bulmaya Philadelphiaya gider.