Azerbaycan'ın küçük bir balıkçı köyünde yaşayan küçük Sara'nın babası denizde kaybolur. Köyün başına birbiri ardına gelen trajedilerden dolayı, köyün batıl inançlı sakinleri, aileden cenaze töreni yapılmasını talep eder. Ancak asi Sara, babasını bulmak için son kez ölümcül bir girişimde bulunur.

Leyla, İstanbul’da jazz barda şarkıcılık yapan genç bir kadındır. Çocukluğunda ebeveynlerinin mutsuz evliliğine, Rus annesinin alkol bağımlılığına ve ölümüne, bunun üzerine babasının girdiği depresyona tanıklık etmiştir. Yaşadığı bu tecrübeler üzerine travma geçiren Leyla, duygusal olarak babasından kopar ve asla başka birisiyle bağ kurmaz. Bir gece fotoğrafçı Murat sokakta tesadüfen Leyla ile karşılaşır. Aralarında bir süre sonra büyük bir aşk başlar. Leyla için bu aşk hayatında bambaşka bir anlam taşır ve bundan korkmaya başlar. Eski hayatına dönmek ister ama artık çok geçtir.

Bilinmeyen bir grup tarafından esir alınan kasaba sakinleri üzerinde yapılan deneyler, bir felaketler zincirinin de başlangıcı olacaktır. Başarısız olan deneklerin kasaba dışında infaz edilmesine karar veren grubun elinden kurtulan Arvin ve Ejla, dağların ardınadn bir çukurda saklanmayı başarırlar. Ölümden kurtulduklarını düşünen çiftin, kurtulmaları gereken bir ölümcül durum daha vardır, o da gün geçtikçe onlar için bir mezara dönüşen saklandıkları çukur.