Anamız Var 2, babasının yeniden evlenmesine karşı çıkan genç bir kadının hikayesini konu ediyor. Sibel ile Oğuz evlilik hayali kuran iki gençtir. Ancak Sibel’in annesi Semra Hanım’ın vefat etmesi gençlerin beklemesine neden olur. Aradan geçen 6 aydan sonra artık Sibel ve Oğuz’un evlenmesine bir mani kalmaz. Bu haber Ülfet’i sevindirirken Firdevs’in canının sıkılmasına neden olur. Ülfet’in istediği kızı almasını istemeyen Firdevs, bu durumu engellemenin yolunu arar.

Evlendirme makinesi olan Ülfet Teyze tek oğlu Oğuz’un hasretiyle yanıp tutuşmaktadır. Mahallede uçan kuşu bile evlendiren Ülfet Teyze’nin en büyük düşmanı ise Firdevs’tir. Ülfet, Firdevs’in oğlunu da evlendirmiştir fakat Firdevs oğlunun mürüvvetini beğenmemiştir. Bu yüzden Ülfet’e karşı düşmanlık beslemektedir.Ülfet’in oğlu Oğuz yıllar sonra uzun bir izinle Rusya’dan Türkiye’ye gelir. Ülfet ise şu an elinde olan bütün baş göz dosyalarını kapatır ve Oğuz’u bu uzun izinde evlendirip göndermek ister. Firdevs ise savaş baltasını çıkarır ve Ülfet’in bu çabasını baltalamak üzere harekete geçer.Fakat Oğuz, Rusya’dan gittiği gibi gelmiştir. Bu yüzden mahallede Ülfet taraftarları ve Firdevs taraftarları arasında müthiş bir istihbarat savaşı başlamıştır. Mahalleyi ikiye bölen Oğuz’un ise kalbi tek parça değildir.Ülfet ile Firdevs’in amansız savaşında Oğuz’un sakladığı sır durumu daha da içinden çıkılmaz bir duruma doğru sürükleyecektir.

Tarlabaşı civarında bir çöplükte, emniyette sevilen bir polis olan Ekrem Komiserin cesedi bulunur. Cumali en yakın dostu Ekrem’in öldüğünü öğrenince yıkılır ve katili bulmadan rahat edemeyecektir.

İkinci serinin ilk filmi olan “Hayalet Gemi”de Suriyeli göçmenler ve umut tacirlerinin soluksuz hikayesiyle çifte cinayet düğümünün nasıl çözüleceği işleniyor.

Tatil Kitabı, Silifkeli bir ailenin bir yaz boyunca başından geçenleri, daha çok ailenin küçük oğlu Ali’nin bakış açısını ön plana çıkararak anlatıyor. Filmin olay örgüsü, Ali’nin sert mizaçlı babası Mustafa ile ailenin diğer üyeleri arasındaki gerilimler üzerine kurulu. İstanbul’da askeri lisede okuyan büyük oğlu Veysel’in askeri okulu yarıda bırakarak üniversite sınavına girme isteğine şiddetle karşı çıkan Mustafa, çekingen ve içine kapalı bir çocuk olan Ali’yi de yaz tatilinde çalışıp kendisi gibi ticaret öğrenmeye zorlar. Kendisini aldattığından şüphelenen eşi Güler ve geçmişte şehirde şansını denemiş, ama tutunamayıp Silifke’ye dönerek baba mesleğini sürdürmek zorunda kalmış kardeşi Hasan’la Mustafa arasında da sürekli bir gerilim vardır. Tüm bu gerginlikler, limon tüccarı olan Mustafa’nın, iş için gittiği Ürgüp’ten dönüşte beyin kanaması geçirip komaya girmesiyle geri plana itilir. Başta, aileyi bir arada tutmak için Mustafa’nın yerini almak zorunda kalan Hasan olmak üzere, filmdeki karakterler belirgin bir şekilde değişir.

Film, mafya için çalışan Ahmet'in kendisine yeni bir hayat kurma çabasını anlatır. Ahmet, İstanbul'un bir köyünde fakirlik içinde büyümüştür. Mafya için çalışmaya başlayınca çok zengin olur. Babasına ve mahalleliye gazinoda müdür olduğu yalanını söyler. Bir mal sevkiyatı esnasında polis baskını ile yakalanır. Uzun yıllar hapiste yatar. Çıktıktan sonra ise herkes ona sırt çevirmiştir. Eski patronu Osman, ona yeniden iş teklif eder. Polis ise Ahmet'ten eski patronunu yakalamak için işbirliği yapmasını ister. Kemal iki teklifi de reddeder. Ancak Osman, Ahmet’ten vazgeçmek istemez. Ahmet’i mecbur etmek için bir plân hazırlayacaktır.

Sinbad, 1001 Gece Masalları’nda Şehrazat’ın hükümdarına anlattığı bir hikayenin kahramanıdır. Hikayeye göre Bağdat’da iki Sinbad yaşamaktadır. Biri hamal, diğeri denizci olan Sinbad’ların yolu kesişir ve denizci Sinbad, adaşına yaşadığı yedi macerayı anlatır.Türkiye’de çevrilen tek Sinbad filmi. 1971 yılında çevrilen Şehzade Sinbad Kaf Dağında isimli film yabancı prodüksiyonlarla karşılaştırılınca oldukca kısır kalan bir film. Denizci Sinbad, müstakbel eşinin bacağını sokan yılanın zehirini emmek için gitmesi dışında deniz görmüyor ya da denizle bir alakası olduğu belirtilmiyor. Diğer Sinbad filmlerinde karşımıza çıkan canavarların yerine bir canavar gibi kötü olan Erol Taş karşımıza çıkıyor. Filmde kullanılan tek fantastik unsur Kaf Dağı Sultanı’nın arada bir görünmesi ve Prens Gökçebay’la Sinbad’a tavsiyelerde bulunması. Filmin fantastik olmayan ilginçliklerinden birisi de Şener Şen’in ufak bir rolde oynaması

Sefa sosyal medya fenomeni olmayı kafaya koymuştur. Bu yolda elinden geleni yaparken, güzel bir kızın rüzgarına kapılır ve kendini İzmir’de bulur. Sefa’nın fenomenlik ve aşk yolundaki eğlenceli hikayesi…

Burası Karadeniz’dir, burada aşkın, nefretin, neşenin, tutkunun Karadenizcesi, en absürdü yaşanır… Hepsi ayrı bir inatçı keçi olan kadınların erkekleri diz çöktürme çabaları ve erkeklerin kadınları abluka altına alıp direnişlerini kırma çabaları karadenize has bir şekilde işlenmektedir..

Trabzonun bir köyüne tayini çıkan resmi imamın gelmesi gecikince, köylüler bir imam arayışını girerler. Köy halkının sevdiği ama resmi olarak imam olmayan Bizum Hocanın köyün imamı olmasına karar verilir. Bizum Hoca imamlığı kabul etmiştir ki, köyün ortasından geçen dereye bir HES inşaatı yapılacağı haberi köyün gündemine bomba gibi düşer. Köylü bu inşaatın yapılmasına karşıdır ve mücadele başlar. Eylemin başına ise Bizum Hoca geçer...

Önder gazetedeki arkadaşı Aylin’le 9 yıllık evlidir. Can adında bir çocukları vardır. Önder’in neşeli, hiçbir şeyi kafaya takmayan, kafasına göre davranan hallerine aşık olan Aylin, evlendikten sonra onu evlilik ve aile sorumluluğu almamakla suçlamaya başlamıştır. Evi kira olan, arabası sürekli arıza yapan Önder, Aylin’in istediği ekonomik stabiliteyi bir türlü yaratamamaktadır. Önder’in 10. evlilik yıldönümleri için hazırladığı sürpriz partide Aylin ayrılmak istediğini söyler ve Önder yıkılır, Aylin’e kendini affettiremez. Her zaman en büyük destekçisi olan Özgür ilişkilerini kullanarak onu önemli TV şovlarına çıkarır ve Önder bir anda tanınmaya başlar. Önder’ın o hiç satmayan kitabı yeni baskılar yapar. TV programlarından davet alır. Kitapları sattıkça parlak teklifler alır ve kaderi dönmeye başlar…

Ceyhun, yüksek lisans yapmakta olan genç bir adamdır. Tezinin konusunu ise korku hikayeleri ve mitler olarak belirlemiştir. Tezi için araştırma yapan Ceyhun, korkutucu olayların yaşandığı rivayet eden köyleri gezmektedir fakat bu yolculukları sırasında ekibi onu yalnız bırakır. Murat adında bir arkadaşı ile yalnız kalan Ceyhun, yaşadığı korkunç olayları kayır altına almak ister...

Leyla, İstanbul’da jazz barda şarkıcılık yapan genç bir kadındır. Çocukluğunda ebeveynlerinin mutsuz evliliğine, Rus annesinin alkol bağımlılığına ve ölümüne, bunun üzerine babasının girdiği depresyona tanıklık etmiştir. Yaşadığı bu tecrübeler üzerine travma geçiren Leyla, duygusal olarak babasından kopar ve asla başka birisiyle bağ kurmaz. Bir gece fotoğrafçı Murat sokakta tesadüfen Leyla ile karşılaşır. Aralarında bir süre sonra büyük bir aşk başlar. Leyla için bu aşk hayatında bambaşka bir anlam taşır ve bundan korkmaya başlar. Eski hayatına dönmek ister ama artık çok geçtir.

Elli Kelimelik Mektuplar, 27 Mayıs darbesiyle Yassıadaya sürgün edilen Tevfik İleri ve ailesinin yaşadıklarını konu ediyor. 27 Mayıs darbesiyle askeri cunta yönetimi ele geçirip, her şeyi kontrol altına alır. Adnan Menderes döneminde Ulaştırma Bakanlığı, Milli Eğitim Bakanlığı, Başbakan Yardımcılığı ve Bayındırlık Bakanlığı görevlerinde bulunan Tevfik İleri, cunta yönetimi tarafından Yassıada’ya sürgün edilir. Aylarca kötü muameleye maruz kalan Tevfik İleri, hayata yazmasına izin verilen elli kelimelik mektuplarla tutunmaya çalışır.

Kendi halinde yaşayan ve aşkta bir türlü aradığını bulamayan Müjde (Aslı Bekiroğlu), bir bankada çalışmaktadır. Yakın arkadaşının düğününde tanıştığı Gökhan'dan (Yalçın Hafızoğlu) hoşlanan Müjde, bir kız arkadaşı olduğunu öğrenince ondan uzaklaşır. Bu sırada bankaya eğitim için gelen eğitmen Kerem'in (Rami Narin) ilgisine kayıtsız kalamaz. Gökhan'ı unutmak için Kerem ile yeni bir aşka yelken açan Müjde öte yandan da hayallerinin peşinden gitmektedir. Kerem'in evli olduğunu öğrenen ve bir kez daha hayal kırıklığına uğrayan Müjde ile Gökhan'ın yolları bir kafe açılışında tekrar kesişecektir.

20. yy başlarında geçen filmde, genç bir adam olan Ali, devlet tarafından mühendislik eğitimi alması için Fransa’ya gönderilir. Eğitimini almasının ardından kimliğine yabancılaşarak ülkesine dönen Ali, katıldığı bir Jön Türk toplantısında tutuklanır. Bir kasabaya sürgün edilen Ali, burada öğretmenlik yapmakla görevlendirilir. Kasabada cahil olarak gördüğü insanlarla yaşamak zorunda kalan Ali, bu süreçte küçüksediği değerlerle yüzleşir.